Haftalık
Cuma Çiçek
27 Nisan 2025 Pazar
Son günlerde Cumhur İttifakı’nın siyasal temsil açısından küçük ama devlet ve hükümet kararlarının şekillenmesinde etkisi büyük ortağı MHP’nin lideri Devlet Bahçeli’nin erken seçim çağrısı yapabileceği ihtimali üzerine çokça yazılıp çiziliyor. Bahçeli’nin bir yandan sert mesajlar verirken öte yandan Ekrem İmamoğlu’nun tutukluğuna ilişkin ‘beraate’ işaret eden açıklamaları, CHP’ye kayyım atanması konusunda kapıları kapatan değerlendirmeleri söz konusu tartışmaları canlı tuttu. CHP Genel Başkanı Özgür Özel ve muhalefetin Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nun Bahçeli’ye yönelik “ittifak çağrısı” olarak yorumlanabilecek cevapları da söz konusu iddiaların gündemde kalmasını sağladı.
Ömer Laçiner
25 Nisan 2025 Cuma
Bu sorunun cevabını henüz bilmiyoruz. Ancak şu ana kadar konuyla ilgili tavır alışlarının geneline bakıldığında kuvvetle tahmin ediyoruz ki; iktidarın AKP tarafı “proje”den resmen değilse bile fiilen dışlandığından kuşkulanmakta ve dahil olma yolunu aramaktadır. Buna mukabil MHP ise projenin Türkiye aleyhine sonuçlar doğuracak bir yöne “evrildiği” kanaatine varmış ve önlem olarak Türkiye’nin Ortadoğu politikasını bir Türk-Kürt uzlaşımı temelinde ciddi bir revizyonla yeniden biçimlendirmek amacıyla o hiç beklenmeyen çağrıları yaparak harekete geçmiştir. Bu yaklaşım farklılığı iktidar cephesinde bir çatlamaya yol açmış görünmüyor henüz. Ama bu durum önümüzdeki birkaç hafta içinde pekâlâ değişebilir ve değişmek zorunda.
Erdoğan Özmen
23 Nisan 2025 Çarşamba
“Aşk sahip olmadığını vermektir” der Lacan. “Sahip olduğunu vermek parti vermektir, aşk değil” diye ekler. “Öte yandan aşık sahip olmadığı şeyi verir: Tabiri caizse yoksun olduğu şeyi verir; bu şeyi izah etmek ya da açıklamakta zorlanacaktır, çünkü yoksun olduğu şeyin ne olduğunu bilmiyordur. İçinde bir eksik veya boşluk hisseder, bu boşluğu doldurmak, bir şeyden yoksun olduğu hissini telafi etmek için bir şeye özlem duyar. Arzu işte bu eksik ya da boşluk arzunun kaynağıdır.”
Osman Özarslan
22 Nisan 2025 Salı
Tayyip Erdoğan, bilhassa Başbakan olduğu dönemden itibaren, tıpkı Oedipus kehanetindekine benzer bir şekilde Türkiye siyasetinin bilhassa milliyetçi muhafazakâr oğlan çocuklarının hepsini ya tasfiye etti ya da kendi saflarına katıp onları siyasi olarak iğdiş etmiş oldu. Elbette bu konuda ilk önemli örnekler, Erkan Mumcu ve Mehmet Ağar, onları Süleyman Soylu ve Numan Kurtulmuş takip etti; Devlet Bahçeli’nin Meral Akşener & Sinan Oğan kuşatmasından çıkarılmasını; Muhsin Yazıcıoğlu ve Sinan Ateş’in ölümlerini de sağ muhafazakâr dünyanın oğullarının (Akşener dahil) siyaseten öldürülmesi, ya da Tayyip Erdoğan’ın iktidarını alacak olan oğuldan kurtulma operasyonu kapsamında değerlendirmek mümkün.
Murat Belge
21 Nisan 2025 Pazartesi
Sonuç: iki gerçeklik vardır. Bunların biri gerçekliğin kendisidir; biri AKP tezgahlarında imal edilen gerçekliktir. “Gerçekliğin kendisi olan gerçeklik önemli değildir. Bir kere, kusurludur. Her zaman olması gerektiği gibi ilerlemez. Hatta, “her zaman” ne kelime, hiçbir zaman öyle yapmaz. Şimdi, sevgili ve saygıdeğer padişahımız Abdülhamid Britanya sefirinin suratına bir Osmanlı tokadı aşketse, fena mı olurdu? Ne kadar iyi olurdu! Öyleyse bizim dizide indirsin şamarı; hepimizin yüreğini yağ bağlasın.
Barış Özkul
20 Nisan 2025 Pazar
David ile Uriah arasındaki karşıtlık, yalnızca karakter özellikleri ya da ahlaki tercihler üzerinden değil, Dickens’ın roman boyunca işlettiği daha derin bir “eleme” mekanizmasıyla kurulur. Bu mekanizma, karakterleri görünüşleri, konuşma biçimleri, beden dilleri ve toplum içindeki temsilleri üzerinden değerlendirir. David, daha çocukluğundan itibaren nezaketi, duygusal duyarlılığı ve çevresindekilerle kurduğu doğal bağlar sayesinde anlatının gözdesidir. Uriah Heep ise, daha ilk sahnesinden itibaren “eğik duruşu”, yapışkan tevazusu, sık sık yinelediği “çok alçakgönüllüyüm efendim” gibi sözleriyle hem grotesk hem de tehditkâr bir figür olarak kodlanır. Dickens, Uriah’ın ahlaki düşkünlüğünü fiziksel görünüşü ve dili üzerinden işaretler. Karakterlerin anlatı tarafından onaylanan ya da dışlanan temsilleriyle biçimlenmiş estetik ve sınıfsal bir süzgeç devreye girer.
Işıl Kurnaz
17 Nisan 2025 Perşembe
Türkiye’den de biliyoruz, toplumsal bellek mücadelesi, en yakınının ölüm belgesine ve kemiğine dahi olsun ulaşabilmenin mücadelesidir. Büyük umutların, yakınını sağ salim görebilmenin, umutlu yarınların değil de onun öldüğünü kanıtlayabilmenin mücadelesi. Cumartesi Anneleri de bunu yapmıyorlar mı? Eunice Pavia, asla pes etmeden bir insan hakları mücadelesi yürütüyor, önce hukuk okuyor, daha sonra insan hakları hareketi ve kendi uzmanlık alanı olan toprak mülkiyeti haklarıyla ilgileniyor. Bunu biraz da yas tutma hakkına sahip olabilmek için yapıyor, yasın tutulabilir bir şey olup olmadığını bilmeden üstelik. Çünkü yasını tutabilmeniz için, önce birini kaybettiğinizi görmeniz gerekiyor, onun kaybedildiğini.
Tanıl Bora
16 Nisan 2025 Çarşamba
Ama tabii, asıl, muhaliflerin, rejimden memnuniyetsiz, endişeli olanların dilinde, bu söz. Jenerik argümantasyonu şöyle özetleyebiliriz: Hak ve özgürlükler gitgide daha fazla kısıtlanıyor; adaletsizlik hüküm sürüyor; hayat pahalılığı, yoksullaşma bunaltıyor; gençlerin gelecek umudu sönük –ama yılmayacağız, mücadele edeceğiz, değiştireceğiz– çünkü gidecek başka yerimiz yok. Buna benzer bir akıl yürütme zincirini, muhtelif beyanatlarda, televizyon münazaralarında, sosyal medyada, günlük sohbetlerde düzinelerce kere duymuş olduğunuza eminim.
Orhan Koçak
8 Nisan 2025 Salı
Küreselleşme denilen sürecin geri gitmek veya sona ermek şöyle dursun daha da yoğunlaştığının en şaşmaz göstergelerinden biri tam da bu konudaki çığırtkanlığın nicel ve nitel artışıdır. Sürecin çeşitli muarız ve eleştirmenleri, egemenlikçiler, milli devletçiler, milliyetçiler, “komünistler”, dünyada gözden uzak pek az yer kaldığının farkında değilmiş gibi davransalar da “uluslararası ilişkiler” veya “jeopolitiğin” akademiden medyaya, parti kongrelerinden köy kıraathanelerine kadar bütün tartışma ortamlarının en popüler ve canhıraş konusu haline geldiğini görmüyor olamazlar. “Jeopolitik akıl” diyebileceğimiz bir düşünme, hesaplama ve arzulama tarzı, düne kadar farklı hatta karşıt görünen siyasi akım ve ideolojilerin birbirine değmesini ve benzemesini sağlayan geçer akçedir artık.
Kenan Erçel
3 Nisan 2025 Perşembe
Fakat hem neoliberal hem neo-merkantilist politikalar çelişkilerle malul. Kamu kurumlarına yönelik taarruz bir yandan yüzbinlerce kamu çalışanını işsiz bırakırken öte yandan bu kurumların sorumlu olduğu yardım ve hizmetlerden yararlanan milyonları zora sokacak. Örneğin, 18 milyon gaziye sağlık, eğitim, sigorta, vs. hizmetleri veren, yaklaşık 500 bin insan istihdam eden Veterans Affair (VA) için planlanan küçülmenin etkileri ülkenin her köşesinde, Demokrat olmayan seçmenlerce de hissedilecek. Cumhuriyetçi siyasetçilerin son haftalarda seçmenlerle yaptıkları toplantılarda başka hususlara ilaveten bu konuda da itirazlar yüksek perdeden dillendirilmeye başlandı şimdiden. Gümrük vergileri de mağduriyeti katlayacağa benzer.
Aybars Yanık
1 Nisan 2025 Salı
“Turpun büyüğü heybede”, elbette gündelik hayatta kullanılan bir deyim ve esas büyük olayın henüz ortaya çıkmadığı ama eli kulağında olduğu anlamına geliyor. Bu laf ilk kez de kullanılmıyor, fakat köşe yazarları, gazeteciler, troller ve yorumcularla birlikte bu deyime bu denli abanılması yakın geçmişten bir şeyler de hatırlatıyor.
Menderes Çınar
25 Mart 2025 Salı
Bu plan gerçekleştirildikçe de iktidarda kalacak, iktidarda kalmasının “doğal” olduğu Türkiye toplumun hafızasına kazınacaktır. AKP liderliği son sivil darbesinin öncesinde, bu boş ezberi dayanak alarak yanlış partiye (HDP) oy veren seçmenden hesap sorulacağı tehdidini savurmuş ve seçim yoluyla kendisine darbe yapılmak istendiği absürt iddiasını öne sürebilmiştir. Bu iddiaların arkasında ve altında malum ezbere duyulan samimi inanç değil, tek elde temerküz anlamına gelen icracı başkanlık sisteminin adım adım derinleştirilmesi ve tahkim edilmesi projesi yatmaktadır.
Güncel
Boş Küme
27 Nisan 2025 Pazar
"Yanılıyorsun, Franz. İnsanlar sadece korkudan boyun eğmez. Bazen görev duygusuyla, bazen terfi ihtimaliyle, bazen de sadece 'normal' kalmak için eğilirler. Totalitarizm, celladı 'komşu'ya dönüştürür. Auschwitz’i işletenler sadece SS subayları değildi — evine ekmek götürmeye çalışan memurlar, çocuklarını okula bırakıp dönen muhasebecilerdi. Kötülük bağırmaz. Üniforma giymez. Kimi zaman bir form imzalayan eldir... Ve en tehlikelisi de budur: İnsan, yaptığı şeyin anlamını düşünmeyi bıraktığında, kötülük sıradanlaşır. "Absürt olan, teslimiyet değil —direnmek için daha çok sebep vermesidir. Sisifos’un taşı yokuştan aşağı yuvarlanırken gülümsemesi bundandı: ‘Ben seçtim’ diyebilmek."
2020’ler Dağarcığımıza Dair Bir Not: Cicim Sarhoş ve Kayıp Alfabe
26 Nisan 2025 Cumartesi
Klipteki yanar dönerli, plastik süsler, beyaz sandalyeler, ucu fırfırlı etekler, yakası açık gömlekler ile sergideki lastik ayakkabılar, rengarenk sokak tabelaları geçmişin çarklarında öğütülüyor. Kısa bir mola için Feshane’ye uğrayan İstanbullunun tüketimine sunulan, cinayetlerin ve kayıpların kuşattığı bir toplumun hafızası nasıl oluyor da nostaljik bir düğün klibini andırıyor? Geçmiş, bir aile albümündeki fotoğrafın kenarında kalmış, diğer fertlerine göre daha eğreti duran bir evlatlığa nasıl dönüşüyor? Utancın ve suçun yüzümüze vurulmadığı bir geçmiş nasıl fütursuzca takdir topluyor? Sergi metni uzun, devam ediyor: “yıkıntılardan doğan bir estetik.. mitlere içkin anlatım olanakları.. örme ve çözme döngüsünün pratiğine bir gölge gibi.. soyu tükenmiş diller.. kayıp alfabelere dair hassasiyet..”
Öğretmen Josef K.’lar
26 Nisan 2025 Cumartesi
Belirtmek gerekir ki, Öğretmen Akademileri sadece öğretmenlerin pedagojik yaklaşımlarını şekillendirmekle kalmıyor, aynı zamanda geleceğin eğitimcilerinin geçmişi nasıl hatırlayacaklarını ve daha da önemlisi nasıl hatırlamalarının beklendiğini de imliyor. Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli müfredatı, tarihsel olarak farklı medeniyetler tarafından şekillendirilmiş bir toprak olan Anadolu'yu ebedi ve münhasır bir Türk-Müslüman vatanı olarak yeniden çerçevelendiriyor. Bu müfredat, tarih bilincini yeniden yapılandırmak için Osmanlı nostaljisini Batı karşıtlığıyla birleştiren metapolitik bir strateji kullanıyor. Akademinin gözetim aygıtını, bu minvalde, hafıza mühendisliği işlevinden ayırmak mümkün değil. Akademinin yaklaşımı, aşırı sağın siyasi bir gündeme hizmet etmek için tarihsel hafızayı yeniden inşa etme stratejisiyle yakından paralellik göstermekte.
‘Yerleşik Düşman’ ve Ötesi
25 Nisan 2025 Cuma
Ne var ki, son aylarda taşların biraz oynadığı hissediliyor. Başından itibaren batakta olan Suriye politikasında iktidarın bu sefer fark yaratacak arayışlara girdiğine dair belirtiler var. Cumhurbaşkanı Erdoğan yıllar boyunca Suriye’de Sünni-İslamcı bir yönetimi hakim kılmaya çalıştı; ne para, ne asker hiçbir şeyi esirgemedi. Ama bugün gelinen noktada, tam da emeline ulaşmış görünürken parçalanmaya yüz tutmuş bir Suriye ile, üstelik bir de İsrail ile karşı karşıya. Bu durumda, acaba Suriye’de PYD’den gayrı alternatifi görünmeyen bir Kürt devletinin oluşumuna razı olma aşamasına mı geldi? ‘Yerleşik düşman’ doktrininin öngördüğü stratejik bir ufka sahip olmadığı kesin de, acaba şartların dayatmasıyla mı bu aşamaya vardı?
Darfur Soykırımı Hiçbir Zaman Bitmedi
22 Nisan 2025 Salı
Uluslararası Göç Örgütü, RSF saldırısı sırasında Zamzam’dan kaçmak zorunda kalanların sayısının 400 bine ulaştığını bildirdi. Bu insanlar, El-Faşir’in kuzeyinde, yiyecek ve suya erişimin son derece kısıtlı olduğu çorak bir araziye yerleştirildi. Ayakta kalmak için yaya ve bitkin halde Zamzam’ın yaklaşık 60 kilometre batısındaki Tavilah kasabasına gitmeye çalışanlar yolda yere yığıldı. Civardaki bir başka yerinden edilmişler kampı olan Abu Shouk da RSF tarafından tekrar tekrar saldırıya uğradı. Onlarca kişi hayatını kaybetti. Bu sadece bir yerinden edilme değil; aynı zamanda bir yok etme harekâtı. RSF’nin eylemleri, daha büyük bir terör kampanyasının parçası. Bu grup, sivillere karşı savaş aracı olarak yargısız infaz, cinsel şiddet ve bilinçli aç bırakma yöntemlerine başvurmakla suçlanıyor.
Boş Zamana Dolu Tarafından Bakmak
20 Nisan 2025 Pazar
Nihayet postmodern çağ teşrif eder, boş zamanın harcanmaması, olabildiğince değerlendirilmesi gerekir düsturu ile zaman parçalanır. Her şey tuz buz olur. Artık küçük anlarla da mutlu olmak gerekir, aynı anda birçok iş yapmak gerekir, verimli olmak gerekir, o gerekir, bu gerekir. Çünkü zaman sınırlıdır. Çok az dönem vardır ki, günümüzdeki gibi kolunda saat, kucağında Google Kalender (!), zihninde hesap makinesi bu denli koşturmaca, bu denli boş zaman’a beyhude anlamlar yüklemece ile yaşanmış olsun. Çalışmanın tripallium denilen işkence aletinden türeyen o mendebur anlamından uzaklaşıp, kölelik değil de varoluşa anlam yükleme yöntemi olarak algılandığı bu birkaç on yıldır, zamanın dolusu da boşu da statünün göstergesi haline geliverir.
19 Mart Sonrasının "Bilenler"i ve "Bilmeyenler"i
19 Nisan 2025 Cumartesi
Söz konusu gençlerin isyankâr yatkınlıklarının niçin ve nasıl geliştiğine yönelik türlü izahlar yapıldı. Bir tarafta; gençleri, ülkenin derin buhranlı vaziyetinde kaybedecek hiçbir şeyi olmayan kurtarıcı ama umutsuz şövalyeler olarak gören aklınca onları takdis eden büyüklerinin övgüleri varken, diğer tarafta ise yine aynı gençleri kendi menfaatlerini tayin etmekten aciz gören, onları kâdiri mutlak devletin damgalama ve etkisizleştirme mekanizmalarından haberdar eden pek kalender nasihatçilerin tavsiyeleri vardı. Fakat gerçeği örten bu idealist yaklaşımlardan farklı olarak gerçekçi bir kavrayış çok azdı. Gençlere dönük gerçekçi bir kavrayıştan bahsetmenin en temel koşulu inceleme nesnesini belirlenebilir bir hale sokarak onu soyutluktan kurtarmaktır. Gençler evet ama hangi gençler?
Türkiye’nin Seçim ve Rejim Paradoksu
17 Nisan 2025 Perşembe
İkinci temel argüman ise İmamoğlu’nun adaylığının “yasal” zeminde mümkün olmaması durumunda Cumhurbaşkanlığı kampanyasının yine onun üzerine inşa edilmesi ve seçimde onun işaret edeceği bir adayın seçimleri kazanarak zamanı geldiğinde emaneti İmamoğlu’na teslim etmesi. CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in de savunduğu bu argümanın esin kaynağı ise Gül-Erdoğan modeli. Bu argümanın/hedefin yanlışlığı ise iki nedene dayanıyor. Cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanma ihtimalinin yüksek olması nedeniyle 45 milyar dolardan fazla rezerv yakılmasını, toplumsal meşruiyetinin büyük ölçüde aşınmasını ve toplumsal muhalefet ile kurumsal muhalefeti organik şekilde birleştirerek belki de yakın tarihimizde hiç görülmemiş şekilde muhalefete momentum kazandırmayı göze alarak İmamoğlu’nu tutuklayan Erdoğan rejiminin seçim yoluyla iktidar değişimine izin vermeyeceğini kabullenmek gerekiyor.
Dindar bir Toplumda Yolsuzluk Neden Artar?
15 Nisan 2025 Salı
Kamu önünde dindarlık insanların yetişmesinde bu ilk aşamalara güç katar. İnsanlar sırf görünmek için oruç tutar, bir cemaate ait olmak için dua eder, saygı görmek için alkolden uzak durur. Ahlak pusulası dıştadır, dış dünyadadır. Bir şeyin doğru ya da yanlış olması kimin gözünün sizin üstünüzde olmasına bağlıdır. Böylece yolsuzluk inanç eksikliği yüzünden değil, inanç yüzeyde kaldığı için artar. Kohlberg’in adaletsiz kanunları sorgulayan, ahlak ilkelerini savunan yüksek aşamaları bağımsız bir düşünce gerektirir. Cesaret gerektirir. Rahatlama ihtiyacı ya da otorite saplantısı olan bir ortamda gelişmez bunlar. Böyle şeylerin sabırla, erken yaşlarda, tekrar tekrar öğretilmesi gerekir.
Tüketim Çağında Toplumsal Hareketler: Ekonomik Boykot Analizi
13 Nisan 2025 Pazar
Böyle bir yapıda, ekonomik sistemin geçirdiği dönüşümün yalnızca piyasa mekanizmasını değil, toplumsal yapıyı ve toplumdaki bireylerin hayat tarzını da etkilediği aşikardır. Kalkınmacı devletin tabutuna çakılan her çivinin toplumdaki bir karşılığı olarak; neoliberal devlette yurttaşın yerini müşterilerin alması, tüketimin önceki dönemlerden farklı olarak popüler kültürün bir parçası ve bu yeni toplumsal yapıda tüketme eyleminin ihtiyacın ötesinde bireyin kimlik inşasında bir araç haline gelmesi ortaya çıkmıştır. Tüketim mallarının toplumun gündelik işleyişinde ihtiva ettiği anlamın artmasıyla yaratılan tüketim toplumu, esasında bu dönemki iktisat politikalarının doğal bir sonucu ve tamamlayıcısıdır.